Blog Arşivi

TANIĞIMIZ ERMENİSTAN'IN İLK BAŞBAKANI

Haber Merkezi
Emperyalizm, 100 yıldır sözde “Ermeni soykırımı” iddialarıyla Türkiye'yi hedef alırken AKP'nin 13 yıllık dış politikasıyla bu saldırı yoğunlaştı. Bu yılın, soykırım iddialarının 100'üncü yıldönümü olması dolayısıyla, Batılı ülkeler başta olmak üzere emperyalist merkezler, Ermeni diyasporası ve Türkiye içindeki bağlantıları, Türk Milleti'nin soykırım yaptığı yalanını yeniden gündeme getirdiler. Ayrıca diyaspora temsilcileri ileterör örgütü PKK'nın siyasi uzantıları, ortak eylemlerle öne çıktılar. 
24 NİSAN TARİHİNİN ÖNEMİ NEDİR?
Her yılın 24 Nisan'ı Batı dünyası merkez olmak üzere dünyanın bazı ülkelerinde sözde “Ermeni soykırımını anma” etkinlikleri yapılıyor. Oysa soykırım iddialarının temeli, “Tehcir Kanunu” olarak da bilinen 27 Mayıs 1915 tarihli Sevk ve İskan Kanunu sonucunda gelişen olaylar oluşturuyor. Ancak Ermeni diasporası anma yapmak için 27 Mayıs'ı değil 24 Nisan'ı tercih ediyor. Bu tarih, Birinci Dünya Savaşı'nda dönemin Dahiliye Nazırı Talat Paşa'nın talimatıyla, içerideki Ermeni çetelerinin faaliyetlerinde rolü olduğu düşünülen ve yarısından fazlası İstanbul’da yaşayan toplam 556 komite mensubunun topluca tutuklandığı tarihi ifade eder. Talat Paşa'nın talimatında “Ermeniler içinde devlete sadakatle bağlı olanlara zarar verilmemesi” yönünde ifade olduğu da belgelere yansımıştır. 
SON SALDIRI ABD TEMSİLCİLER MECLİSİ TASARISIYLA BAŞLADI
ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Türkiye başta olmak üzere bölgemizdeki ülkeleri hedef alan projeyi hayata geçirmek için, 1990'lı yıllardan itibaren harekete geçti. Türkiye'ye karşı da Kürt ve Ermeni kartını oynadı. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye'nin milli kuvvetlerini de hedef alan saldırıda Ermeni soykırımı iddiaları ABD'de 2000 yılında Temsilciler Meclisi'ne getirilen bir tasarıyla yeniden gündeme geldi. Tasarıda, “1915 ile 1923 yılları arasında Ermeni soykırımı yapıldığı” iddia ediliyordu. Bu durumda sadece Osmanlı yönetimi değil Cumhuriyet Devrimi'ni gerçekleştiren kadro da hedef alınmış oluyordu. AKP'nin başa getirilmesiyle de, dış politikada soykırım iddiaları açıkça öne çıkarılmaya, buna karşı ortaya çıkarılan gerçekler ise “ırkçılık, faşizm” ile suçlanıyordu.
İSVİÇRE KARARIYLA HUKUK MÜCADELESİ BAŞLADI
2005 yılında dönemin Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu'nun, İsviçre'de “Ermeni Soykırımı yoktur” demesinin ardından hakkında soruşturma açılmış, Halaçoğlu'na destek olmak üzere bunun üzerine KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'un kurucusu olduğu Talat Paşa Komitesi İsviçre'de eylem yapmış, bu eylemde o dönem İşçi Partisi Genel Başkanı olan Doğu Perinçek de “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” demişti. Bunun üzerine Perinçek hakkında da İsviçre'de soruşturma başlatılılmış, mahkeme süreci sonunda İsviçre Perinçek'i mahkum etmişti.
AİHM'İN TARİHİ KARARI 
Doğu Perinçek, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)'ne taşıdı. AİHM, 17 Aralık 2013 tarihinde, tarihi bir karar vererek Perinçek'i haklı buldu. Mahkeme kararı Türkiye'de ağırlıklı olarak “ifade özgürlüğü” kapsamında ele alınırken, kararında tarihi bir ayrıntıya yer veren AİHM  “1915 olaylarıyla dünyadaki soykırım davaları arasında farklılıklar olduğunu” vurguladı. Bunun üzerine İsviçre davayı AİHM Büyük Daire'ye götürdü. Ermenistan, İsviçre lehine müdahil olurken, Büyük Daire'deki ilk duruşma 28 Ocak'ta görüldü. Perinçek burada tarihi bir savunma yaptı. Hukuk çevreleri, AİHM Büyük Dairesi'nin, 2'nci Daire'nin kararını onaylayacağı yönünde eğilim belirtti.
AİHM 2'NCİ DAİRE KARARI
AİHM 2'nci Dairesi, Doğu Perinçek-İsviçre davasında verdiği 17 Aralık 2013 tarihli kararında soykırım iddiaları ile ilgili dünyada bir fikir birliği olmadığı belirtilirken dünyadaki 190'dan fazla ülke içinden sadece 20'sinin soykırımı tanıdığı hatırlatıldı. AİHM, yaşananların soykırım tanımına girmediğini şu ifadelerle ortaya koydu:
“Uluslararası Adalet Divanının ve Ruanda İçin Uluslararası Ceza Mahkemesinin içtihadı (yukarıdaki 21 – 23 paragraflar, AİHM) uyarınca, soykırım suçunun oluşması için, yalnızca hedef alınan grubun üyelerinin bu gruba üye olmaları nedeniyle hedef alınmaları değil, aynızamanda işlenen fiillerin, kısmen veya bütünüyle, grup olarak yok etmek (dolus specialis, AİHM) amacıyla gerçekleştirilmiş olması gerekmektedir. Dolayısıyla dar bir şekilde tanımlanan, ayrıca kanıtlanması zor olan hukuki bir kavram söz konusudur.”
Kararda açıkça “İşbu dava, Holokost suçlarının inkarına ilişkin davalardan açıkça ayrılmaktadır” denildi.
FRANSA ANAYASA KONSEYİ KARARI
 Fransa Anayasa Konseyi, 28 Şubat 2012 tarihinde, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddinin suç sayılmasını öngören yasanın iptali konusundaki itirazı kabul etti. AİHM kararında da atıf yapılan kararda, “Anayasa'nın ihlal edildiğini” belirterek yasa koyucunun, kendi tanıdığı soykırımları tanımaya ceza ile zorlayamayacağının altını çizdi. Kararda, “Söz konusu cezai müeyyidenin, özellikle ifade ve araştırma özgürlüğüne aykırı olduğuna” hükmedildi.
LAHEY ADALET DİVANI KARARI
Mahkeme 3 şubat 2015 tarihinde, Hırvatistan’ın, 1999 yılında Yugoslavya Federal Cumhuriyeti aleyhine "soykırım sözleşmesini ihlal ettiği" gerekçesiyle açıtığı davayı karara bağladı. Kararda, "Tehcir soykırım değildir" ve "Soykırım sözleşmesi geriye dönük işlemez" ifadelerine yer verildi.
BM'DEN AÇIKLAMA: SOYKIRIM DİYEMEYİZ!
Batı'nın Türkiye aleyhine "soykırım" kampanyalarını yoğunlaştırdığı bir döndemde Birleşmiş Milletler'den örnek nitelikte bir açıklama geldi. Birleşmiş Milletler Sözcüsü Stephane Dujarric, 1915 olaylarının "soykırım" olarak adlandırması için hukuki bir karar olması gerektiğini belirtti. Dujarric, düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazeteci sözcüye "Birleşmiş Milletler 1915 olaylarını neden "soykırım" olarak tanımlamadığını" sordu. Dujarric, "Birleşmiş Milletler'in bu tanımlamayı yapması için 'yasal bir mercinin' 1915 olaylarını bu şekilde nitelendirmesi gerek" dedi. Yasal mercilerin hangileri olabileceği konusunda açıklama yapmayan Dujarric, BM'nin bu konudaki görüşlerini daha önce açıkladığını ve bunu değiştirmeyeceklerini de söyledi
TANIĞIMIZ ERMENİSTAN'IN İLK BAŞBAKANI
Ermenistan'ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni'nin, 1923 yılında Taşnak Partisi Konferansı'na sunduğu rapor, bütün iddiaları çürütecek nitelikte. Kaynak Yayınları'ndan da “Taşnak Partisi'nin yapacağı bir şey yok” adıyla kitap olarak basılan raporda Kaçaznuni, şu saptamaları yapmıştı:
- Gönüllü silahlı birliklerin oluşturulması hataydı.
- Kayıtsız şartsız Rusya'ya bağlanmışlardı.
- Türklerden yana olan güç dengesini hesaba kalmamışlardı.
- Tehcir kararı amacına uygundu.
- Türkiye, savunma içgüdüsüyle hareket etmişti.
- İngiliz işgali, Taşnakların umutlarını yeniden kabartmıştı.
- Ermenistan'da Taşnak diktatörlüğü kurmuşlardı.
- Denizden denize Ermenistan projesi gibi emperyalist bir talebe kapılmışlar, bu yönde
kışkırtılmışlardı.
- Müslüman nüfusu katletmişlerdi.
- Ermeni terör eylemleri Batı kamuoyunu kazanmaya yönelikti.
- Taşnak yönetimi dışında suçlu aranmamalıydı.
- Taşnak Partisi'nin artık yapacağı bir şey yoktu; intihar etmeliydi.
....
.....''
Kaynak:
http://www.aydinlikgazete.com/turkiye/bmden-obamaya-tokat-iste-yalani-bitiren-kanitlar-h68359.html